Amerika’nın çılgın başkanı Trump bey efendinin Twitter üzerinden yaptığı açıklamalar ile başlattığı ve tırmanarak devam eden dolar mevzusu gündemimizi işgal etmeye devam ediyor. Önümüzdeki aylarda da işgaline devam edeceği aşikar.

Türkiye’yi arka bahçe olarak görmek kullanmak isteyen ABD, ikili ilişkilerimizde ilk kez bu kadar açıktan ve bizzat kendileri olarak üzerimize geliyorlar. Daha önceleri sürekli maşaları kullanarak ülkemize saldıran sözde müttefikimiz.Çılgın Trump ile biraz mert bir duruşa geçiyor gibi gözüksede bunun da arka planında yatan bir gerçek var. Maşalarını artık etkili kullanamamları  bu yüzden üzerimize doğrudan gelmek zorunda kaldılar.

Mevzuya ufaktan bir giriş yaptığımıza göre asıl meseleye eğilebilir ve yazının başlığını attıran kısma geçebiliriz.

Son günlerde doların yükselmesi ile milli ve yerli vurgusunu daha çok kullanmaya başladık. Bu alanda da üretim için kolları sıvadık. Çok güzel ve önemli bir gelişme bu, ama piyasalara bir baktık ki biz ne yerliyiz nede milliyiz. Meğer ülkemiz %100 ithalat yapan bir ülkeymiş.

Yanı başımızdaki ilçede çıkan Allah’ının verdiği su bile meğer dolar hesabı bize geliyormuş. İthal ürünlerden önce yerli ürünlere gelen zamlar vatandaşı isyan ettirdi. Bazı firmaların yaptığı zamlar ithal ürünleri geçti. Kabul edilen bir görüş vardır ya hani “Türklerin devletini yine Türkler kendileri yıkar.” Gerçekten de doğru bir söylem. Memlekette doların artışı bahane edilerek zam getirilmedik ürün neredeyse kalmadı. Hani reklamlarında milliyiz, bu toprakların ürünüyüz gibi söylemleri dile getirerek satışlarını arttırmaya çalışan firmalarımız ve büyük market zincirlerimiz varya, hepsi dolar bahanesi ile zammı yapıştırdılar.  Tabi arada kimi uyanık firmalarda yok değil, fiyatı aynı bırakıp gramajdan çalanlarında zam yapanlardan hiç bir farkı yok.

Dolarizasyonik Soygun kelimesi de buradan geliyor. Dolar kanalizasyonuna girip oradan vurgun yapanlar. Doları bahane ederek zam yapıp milletin cebinden parasını çalan, milletimizin alım gücünün düşmesine neden olan bu sözde milli şirket ve marketlere de muhakkak el atmak gerekiyor. Bizde illa devlet olaya el atacak yoksa işin pisliği çıkıyor. Nitekim Ticaret Bakanlığımız konuya el attı.

Ticaret Bakanlığı “Aldatıcı ticari uygulama” yönetmeliğinde yaptığı değişiklik ile dolar ile işi olmayıp zam yapan şirketlerin bu hareketini “aldatıcı ticari uygulama” sayılması kararını aldı. Karar doğrultusunda haksız ticari uygulama gerçekleştiren kişi veya işletmelere üç aya kadar tedbiren durdurma yaptırımı veya beş bin Türk Lirası idari para cezası uygulanıyor. Kurul, ihlalin niteliğine göre bu cezaları birlikte veya ayrı ayrı da verebilir. İdari para cezası, aykırılık ülke genelinde gerçekleşmiş ise elli bin Türk Lirası olarak uygulanıyor.

İşte bu karar çok doğru bir karar ve uygulamaya sokuldu ancak cezalarımızın birazda yaptırım gücünün olması gerekmiyor mu?

Allah aşkına tüm ülke genelinde mağazaları olan bir zincir şirkete kesilecek 50 bin TL(bir seferlikse) ceza sadece bir çerez parası değil de nedir. Yönetmeliğin uygulama şartlarını tam ayrıntılı biçimde bilmiyorum. Ancak bu ceza zam yapılan ürünler için ayrı ayrı kesiliyorsa yada düzenli olarak denetim gerçekleştirilerek tekrarlanıyorsa yaptırımsal bir güce erişebilir. Tabi  bize de vatandaş olarak bir görev düşüyor. Bu zor günlerde zammı yapıştıran firmaları bir bir toplum hafızamıza kazıyacağız ve eğer çok önemli değilse ve alternatifi varsa bu firmaların ürünlerinden de uzak duracağız. Zira milli bir dava da kendi cep çıkarı peşine düşenlerin yarın daha zor bir durumda bizi daha çok perişan bir hale getirecekleri çok açık.

Son cümleye geldik yine : Sürç’i Lisan Ettim İse Affola

Soltiristler türedi güzel ülkemde.

Eskiden sol veyahut sağ dediğimizde aklımızda bir şeyler canlanabiliyordu. Ancak günümüzde kimin eli kimin cebinde belli değil. Sağ görünümlü solcular yada sol görünümlü sağcılar türedi heryerde, hadi bunu anladık bunu bir nebze olsun tolere edebildik. Peki son dönemde ortaya çıkan ve azımsanmayacak oranda bir sayıya sahip soltirist bir kesim var buna ne diyeceğiz.  Terör örgütü PKK’ya sempati duyan yada açıktan destekleyen bir kesim artık kendisini sol olarak tanımlıyor. Profil resmi Atatürk olan ve terör örgütüne sempati duyan yüzlerce sahtekar türedi etrafta.  Yani milli değerlerimizide kendilerine kamuflaj olarak kullanmaktan çekinmiyorlar. 

Nitekim bu yazının konusu Sol görüşü kendine siper eden terör seviciler olsada, sağ görüşü kendine siper edip terörü sevenlerde yok değil. Yada onları görmezden geliyor değilim. Ortak noktası terör olan bu iki ayrı grup gibi gözüken şahsiyetsizler aslında tek çatı altında var olan bir grup. “TERÖR GRUBU”

Bu müsvetteler ortalıkta cirit atıyor ve ne yazık ki büyük çoğunluğu gençliğimizden oluşan toplumun büyük bir kısmıda onları birer kanaat önderi gibi varsayıp peşlerine düşüyorlar. Kurtlar peşinde gezen kuzular doldu dört yanımız. En yakın bir örnekle konuya bakacak olursak.

Dün siyasi bir malzeme olarak ülkemiz genelinde çıkan yangınları kullanan bazı Soltirist elemanlar terör örgütü PKK’yı duyunca sessiz bukalemunlara dönüştüler. Zaten onlardan beklenende bu…

Sırf konuşmak için konuşup ideolojik bakış açıları ile her olaya yaklaşıp, işine gelene çığlık atıp, hoşuna gidene pis pis gülümseyen şaklabanlar ve yeri geldiğinde bilmeden onların peşine düşen binlerce insanımız var.

Ne yapmak gerek, okutmak bilgilendirmek mi?

Yada her bireye dezenformasyon ve kitle psikolojisini öğretmek mi lazım?

Yoksa kolay bir şekilde yönlendirilen gençlik ve algısı ile işimiz  çok ama çok zor.

Şirketokrasinin Cumhuriyeti Amerika Türkiye’ye karşı tüm kozlarını ardı ardına oynuyor. Hemen sınırımıza binlerce asker yığıyor. Bu bir savaş hazırlığı değil de nedir?

Amerikan sisteminin 3. Ülkeleri kontrol altına alma yöntemlerinden en son aşama olan ve zorunlu kalınması durumunda uygulanan işgal planı Türkiye içinde uygulanmaya mı hazırlanıyor?

Türkiye’nin üzerine 3 aşamalı planı uygulayarak gelen Amerika bu aşamalardan ikisinde başarısız oldu.

Birinci aşama Ekonomik Tetikçilerin Türkiye’ye diz çöktürmesi üzerine kuruluydu ancak başarısız oldular.

Başarısız olduklarını nasıl anlıyoruz. İkinci aşama adamları yani Çakalların (CİA) devreye girmesinden anlıyoruz. 15 Temmuz 2016 darbe girişimi ikinci aşamanın uygulanmasıydı. Bunda da başarısız olan ABD şimdi 3. Aşamayı hayata geçirmeye hazırlanıyor gibi gözüküyor.

3.Aşama nedir efendim, üçüncü aşama ABD çıkarlarını tehdit eden ve ABD güdümünden çıkan ülkelerin iki aşama ile dize getirilememesi durumunda askeri güç kullanılarak işgal edilmesidir. ABD ve müttefiklerinin Türkiye’yi askeri açıdan kuşattığı gün gibi açık.

Peki biz ne yapıyoruz. İçimizdeki hainlerle saçama sapan siyasal sürtüşmeler ile uğraşıyoruz. Dışarısı yanıyor, yangın bize yaklaşıyor ve biz yanacak olan evin içinde kim nereye oturacak derdine düşmüşüz. Değerli dostlarım kendinize gelin devletinize sahip çıkın, siyasi ayrımları, planları, çıkarları bir kenara bırakın ve milli menfaatlerimizi top yekün tek yürek olarak savunun.