Liberal kurama göre iletiler serbest bir pazar ortamında alınıp satılan bir meta olarak görülmektedir. Bu sistem temelde hiçbir kısıtlama ve ön koşul bulunmamasını ve herkesin bir kısıtlama yada ön koşul olmaksızın medya alanına girebileceğini savunur.

Herkesin istediği gibi girebildiği medya sisteminde bireylerin seçme eylemi ile iyi iletileri kendileri bilinçli olarak seçip yönelerek bu iletileri alacakları.  Kötü ve zararlı iletileri ise tercih etmeyecekleri için bu iletilerin pazarda yer edinemeyip alanı terk edeceği ön görülmektedir.

Ancak bu anlayışın bazı sorunlar getirdiği de görülmekte. Bunlardan birincisi tekelleşme tehdidi. Medya organlarının tamamen özgür ve bireye ait olarak şekillenmesi durumunda zamanla en güçlü olanın diğer medya organlarını kendi bünyesine katarak alanda tekelleşebilmesi söz konusu olabiliyor.

Medyanın birinci vazifesi olan kamuoyu adına denetim görevi bireyselleşme ile birlikte kar odaklı düzen nedeniyle ikinci planda kalmaktadır. Medya organları topluma karşı olan sorumluluklarını yerine getirmek yerine, sermayesinin sahibi olan kişiler adına faaliyet gösterip bu amaçlar doğrultusunda yayın politikaları belirlemekte.

Liberal kuramın her alanda olduğu gibi medya alanında da uygulanmasında kapitalizmin özgürce dolaşımına imkan vermesi ve kamu çıkarları ile patron çıkarlarının yer değiştirip patronların isteklerinin sanki kamuoyunun isteği gibi yansıtılması sorunları ortaya çıkmaktadır.

Gazetecilerin mesleki kimlik sorunları bağlamında Liberal kuram anlayışına göre geliştirilen medya sistemi sorunları çözüme ulaştırmaktan ziyade daha da derinleştirmiştir. Öncelikle bireyselleşip sonrasında holdingleşmiş olan medya organlarında gazeteciler kendi çıkarları ve medya kuruluşunun çıkarları doğrultusunda hareket edip, gazeteci kimliğine yakışmayan çalışmalara imza atmaya başlamışlardır. 

Liberal kuram her ne kadar özgürlük vaat etse de işler uygulamada beklenildiği gibi olmamakta. Gazetecilerin patronlarının çıkarları nedeniyle yeterince özgür bir ortamda çalışamamasının yanında bu durum toplumun gazetecilere olan güvenini de sarsmaktadır.

Güven sarsılmasının neticesinde ise gazeteciler etraflarında toplayabildikleri kitleleri tutmak adına daha fazla sivrilmekte ve haber süreçlerine bu nedenle ideolojik fikir ve düşünceler daha fazla katılmakta. Sivrilmelerin sonucundaysa her medya organı politikası doğrultusunda ideolojik grupları hedeflemekte ve kitleler edinip bu gücü kendi ideolojik amaçları doğrultusunda kullanmaktadır.