Son günlerde gündemiz çok ama çok hızlı.

Takip etmek gerçekten çok zor ancak ana başlığa baktığımızda ABD ve Türkiye arasında savaşı görüyoruz.

İçimizde doların yükselmesine sevinen kuzu postuna bürünmüş çakallar çokça varlar son günlerde bunu çok net bir şekilde gördük.

Dünya’nın en büyük ekonomileri arasında ilk 20’lere giren her yıl %7 %8 gibi rekor büyüme rakamları ile her geçen gün kendini daha ileri bir düzeye taşıyan Türkiye bir anda bir döviz baskısı altında kaldı. Görünen basit sebep sadece bir papaz iken aslında işin aslı o kadar basit değil.

İçimizde batıyoruz eyvah gidiyoruz yaygaraları koparan, küçük siyasi hesaplar peşinde koşup hemen hükumet istifa naraları atan dalkavuklar ile işimiz oldukça zor. Nitekim doların yükselişinde çok afedersiniz batıyoruz diyerek yüksek perdenden konuşan sözde aydınlar yapılan müdahaleler ve güçlü duruş en önemlisi de dışarıdan gelen büyük destek karşısında gerileyen dolara sessiz kalıyorlar.

Peki ABD daha ne yapabilir ?

Ülkemize karşı terörist grupları mı destekleyecek.

Zaten yıllardır yaptığı şey değil mi? Bize yani meşru bir devlete bile vermediği silahları teröristlere hibe edip üstümüze gönderen ABD değil miydi.

Yanı başımızda terör devleti mi kuracaklar?

Zaten yıllardır kurmaya çalışmıyorlar mı? Önce Irak’ı bölüp kukla yönetimi kurdular sonrasında Suriye’de aynı yöntemle ikinci bir bölge kurup Irak ve Suriye’deki toprakları birleştirerek bir terör kantonu kurmaya çalışmadılar mı?

Darbe Yapmayı mı deneyecekler?

15 Temmuz 2016’da denemediler mi 250 insanımızı şehit edip devletimizi milyonlarca dolar zarara uğratmadılar mı?

Şimdide ekonomi üzerinden geliyorlar ancak bu sefer son Kurşunları ile geldikleri o kadar bariz ortada ki. Hep dolaylı olarak üzerimize gelen ABD bu sefer bir paravan kullanmadan kuduz köpek misali bizzat kendi üzerimize geliyor. Onlar son saldırılarını yaptılar.

Bu dakikadan sonra Türk ABD ilişkileri dönülemez bir yola girmiştir. Türkiye oyun kurucu rolü ile Rusya Çin Türkiye üçlüsü olarak yoluna devam edecektir. ABD çöküşünün ilk domino taşı Türkiye olacak. ABD bu dakikadan sonra bu tarz saldırgan ve kabadayı politikasında ilerlemeye devam ettikçe yalnız kalmaya başlayacaktır.

Ne diyelim ülkesi için elini taşın altına koyan Yatırımcısı Esnafı İşçisi tüm dik duran vatandaşlarımızdan Rabbim razı olsun inşallah.

Türkiye artık kendi rotasında daha sağlam ve güçlü adımlar ile ilerleyecektir.

Klasik son cümlemizle Sürç-i Lisan Ettik İse Af ola diyor ve bu yazımızı da sonlandırıyoruz.

Kırşehir’de CHP-MHP-Ak Parti’de resmi adaylar açıklanmadı. Ne varki yerel basının bir kısmı açıklama olmamasına rağmen bir yerlerinden kesin adaylar uydurup onları pohpohlayarak halk nezdinde popüleritelerini arttırmaya çalışıyor. 

Şimdi Yallama Basındaki dostlarıma bazı sorular sormak istiyorum. 

Beyler siz kesin adayları nasıl verebiliyorsunuz. Resmiyet yoksa ortada, verdiğiniz haberler asparagas (yalan) haber değilde nedir?

Attığınız şak şak başlıkları ile kimden ne konuda nemalanıyorsunuz?

Birde şahsıma laf söylüyorsunuz ya hani sağı solu arayıp kraldan çok kralcılık yapıyorsunuz ya…Hani ben gazeteci değilimde siz gazetecinin en dibisiniz ya…

Bir şey söyleyeyim mi GAZETECİ değilsiniz beyler…

Gazetecilik sizin yaptığınız gibi bir şey değil. Sizler yallama diye adlandırılabilecek siyasi figürlerin işlerini gören eskortlarsınız(TDK’daki anlamına göre) desem ağır olur onun için demiyorum. Siyasinin kucağında sağa sola onun adına sataşıp birlerini makamından etmek için veyahut bir kaç ihale koparmak için en basit çalışma sitili ile haberi para karşılığı yapmak için gazeteci kimliğini kullanan elemanlarsınız. 

Benim sarı basın kartım yok.(Gazeteciyim diyenlerden kaçının vardır zaten 😀 ) İnşaallah bir gün onuda almak nasip olur. Ama işte gazetecilik dediğin de bir kart ile olmuyor be dostlar. Kart alıp boş kalan kafalar yerine kartı olmayıp yazarken özgürce, cesaretle yazanları yeğlerim. 

Size kızıyorum ama işin içinide biliyorum. Hayatınızı kazanmanız için yaşayabilmeniz için bazı şeyleri yapmak zorunda kalıyorsunuz. Ama şu anda yaptığınız şey bu ihtiyaçlarınızın çok ötesinde ve inanın yaptığınız haberler insanlardaki nefret ve isteksizlik duygusunu daha da çok pohpohluyor.

Zannımca gazeteci dostlar gazetecilik dışında figürleri öne çıkartıp değer katma çabasını da güdüyorlar. Durum öyleyse şu abartılı mentinler ve başlıklar ile ortada dolaşan dostlara bir tavsiyem var. Gelin propaganda teknikleri konusunda biraz eğitim alın ve işinizi bari daha profesyonel şekilde yapın… Bu mevzu yani YALLAMALAR mevzuu aslında sadece gazeteci dostların içerisin de değil genel anlamda kullanılabilecek bir kelime olup ilerleyen zamanlarda bunuda irdeleriz inşaallah. Neyse Sürç-i Lisan Ettim İse Affola

Soltiristler türedi güzel ülkemde.

Eskiden sol veyahut sağ dediğimizde aklımızda bir şeyler canlanabiliyordu. Ancak günümüzde kimin eli kimin cebinde belli değil. Sağ görünümlü solcular yada sol görünümlü sağcılar türedi heryerde, hadi bunu anladık bunu bir nebze olsun tolere edebildik. Peki son dönemde ortaya çıkan ve azımsanmayacak oranda bir sayıya sahip soltirist bir kesim var buna ne diyeceğiz.  Terör örgütü PKK’ya sempati duyan yada açıktan destekleyen bir kesim artık kendisini sol olarak tanımlıyor. Profil resmi Atatürk olan ve terör örgütüne sempati duyan yüzlerce sahtekar türedi etrafta.  Yani milli değerlerimizide kendilerine kamuflaj olarak kullanmaktan çekinmiyorlar. 

Nitekim bu yazının konusu Sol görüşü kendine siper eden terör seviciler olsada, sağ görüşü kendine siper edip terörü sevenlerde yok değil. Yada onları görmezden geliyor değilim. Ortak noktası terör olan bu iki ayrı grup gibi gözüken şahsiyetsizler aslında tek çatı altında var olan bir grup. “TERÖR GRUBU”

Bu müsvetteler ortalıkta cirit atıyor ve ne yazık ki büyük çoğunluğu gençliğimizden oluşan toplumun büyük bir kısmıda onları birer kanaat önderi gibi varsayıp peşlerine düşüyorlar. Kurtlar peşinde gezen kuzular doldu dört yanımız. En yakın bir örnekle konuya bakacak olursak.

Dün siyasi bir malzeme olarak ülkemiz genelinde çıkan yangınları kullanan bazı Soltirist elemanlar terör örgütü PKK’yı duyunca sessiz bukalemunlara dönüştüler. Zaten onlardan beklenende bu…

Sırf konuşmak için konuşup ideolojik bakış açıları ile her olaya yaklaşıp, işine gelene çığlık atıp, hoşuna gidene pis pis gülümseyen şaklabanlar ve yeri geldiğinde bilmeden onların peşine düşen binlerce insanımız var.

Ne yapmak gerek, okutmak bilgilendirmek mi?

Yada her bireye dezenformasyon ve kitle psikolojisini öğretmek mi lazım?

Yoksa kolay bir şekilde yönlendirilen gençlik ve algısı ile işimiz  çok ama çok zor.

Şirketokrasinin Cumhuriyeti Amerika Türkiye’ye karşı tüm kozlarını ardı ardına oynuyor. Hemen sınırımıza binlerce asker yığıyor. Bu bir savaş hazırlığı değil de nedir?

Amerikan sisteminin 3. Ülkeleri kontrol altına alma yöntemlerinden en son aşama olan ve zorunlu kalınması durumunda uygulanan işgal planı Türkiye içinde uygulanmaya mı hazırlanıyor?

Türkiye’nin üzerine 3 aşamalı planı uygulayarak gelen Amerika bu aşamalardan ikisinde başarısız oldu.

Birinci aşama Ekonomik Tetikçilerin Türkiye’ye diz çöktürmesi üzerine kuruluydu ancak başarısız oldular.

Başarısız olduklarını nasıl anlıyoruz. İkinci aşama adamları yani Çakalların (CİA) devreye girmesinden anlıyoruz. 15 Temmuz 2016 darbe girişimi ikinci aşamanın uygulanmasıydı. Bunda da başarısız olan ABD şimdi 3. Aşamayı hayata geçirmeye hazırlanıyor gibi gözüküyor.

3.Aşama nedir efendim, üçüncü aşama ABD çıkarlarını tehdit eden ve ABD güdümünden çıkan ülkelerin iki aşama ile dize getirilememesi durumunda askeri güç kullanılarak işgal edilmesidir. ABD ve müttefiklerinin Türkiye’yi askeri açıdan kuşattığı gün gibi açık.

Peki biz ne yapıyoruz. İçimizdeki hainlerle saçama sapan siyasal sürtüşmeler ile uğraşıyoruz. Dışarısı yanıyor, yangın bize yaklaşıyor ve biz yanacak olan evin içinde kim nereye oturacak derdine düşmüşüz. Değerli dostlarım kendinize gelin devletinize sahip çıkın, siyasi ayrımları, planları, çıkarları bir kenara bırakın ve milli menfaatlerimizi top yekün tek yürek olarak savunun.